Kayıtlar

O ADAM

Resim
Kafamı kaldırdığımda annemin ölümüne sebep olan adamla karşı karşıyaydım. Elim ayağım boşalmıştı. En son titremeye başlamıştım sonrasını hatırlamıyorum.. Uyandığımda bir hastanedeydim. Bayılmışım, ayılmayınca da bir hastaneye getirmişler.  O adam yine tam karşımda eski bir sandalyede oturuyordu. İnanmak istemiyordum o olduğuna. O an ikizi vardır belki diye bile geçirmiştim içimden. Ama suçlu bakışlarından anlamıştım, oydu. Annemi benden almıştı, şimdide beni mi öldürecekti? Ölümden hiç korkmadım. Kaybedecek çok bir şeyim de yoktu zaten. Hatta anneme kavuşmak beni mutlu bile ederdi. Ama ölümüm bu adamın ellerinden olmamalıydı. Korkmasam ben onu öldürürdüm. Birden kalkıp yanıma gelip "Çok endişelenedik, iyi misin?" dedi. "Dalga mı geçiyosun?" diye bağırdım. "Annemi aldın benden!" diye ağlamaya başladım. Bir yandan ağlıyor bir yandan bağırıyordum. Serum kolumdan çıkmış kanlar akarken adamın koşarak uzaklaştığını gördüm. Bir kaç saat sonra hastaneden çıkt

Bazı Zor Günler

Resim
Düşüncelerle boğuştuğum o tekli koltukta öylece uyuyakalmıştım. Kıyamamıştı anneannem. Önce üstümü örtmüş daha sonra içine sinmemiş beni uyandırmıştı.  Nasıl pijamalarımı giyip kendimi yatağa attığımı bilmiyorum. Uyumuştum. Bütün içimdeki fırtınalara inat ruhum sakinlik istemişti belli ki.. Ama ertesi günün sabahı hiç de sakin başlamamıştı. Gece uyuyakaldığım için alarmımı kuramamış, saat dokuzda işte olmam gerekirken dokuz buçukta Tayfun beyin telefonuyla uyanmıştım. Kendimi daha ilk günlerden okula geç kalan öğrenci gibi hissediyordum. Hem vicdan azabı hem de ne diyeceğim korkusu sarmıştı bedenimi. Hemen hazırlanıp çıkmıştım ama aksilikler peşimi bırakmıyordu. Otobüsü kaçırdım yetmedi telefonumu düşürdüm ve telefonum bozuldu. Tam "Daha ne olabilir ki?" derken topuklu ayakkabımın topuğu da kırılmasın mı? Başımdan aşağı kaynar sular aktı. "Ne yapacağım şimdi ben?" derken kendimi ilk gelen otobüse attım. Olan olmuştu artık.  Kahve dükkanına vardığımda beş karış

Bölüm 3 // Papatyalar

Resim
Her şey öyle hızlı bir değişim içindeymiş ki. Kurduğum küçücük dünya dışında bambaşka bir dünya varmış. Ağzım açık izliyordum bu dünyayı.. İki tane daha ergenlik çağında kız gelmişti kahve almaya. İkisini de görseniz nasıl da güzellerdi. Ama yaşlarına göre epey büyük giyinmiş hatta makyaj yapmışlardı.  Bebek gibi tenlerinin ne bir fondötene ne de başka bir şeye ihtiyacı vardı. Sohbetleriyse hep güzellik ve kilo üzerineydi. Öylesine şaşırdım ki. Ben onların yaşlarındayken makyaj ne bilmezdim. Kilo falan zaten umrumda olmazdı. Top oynama derdindeydim. Tabi bir de beğenilmek isterdim  ama olduğum gibi beğenilmek. Bu fikrim hiçbir zaman da değişmedi. Hep olduğum gibi sevilmek istedim. Kendime bakıyor oluşum kendime olan saygımdandı.  Ben böyle böyle her geleni inceler, kulak misafiri olur olmuştum. Şuan bunun etikliğini düşünmeyecektim.  Yine hem dinledim hem çalıştım o gün. Öylesine yorulmuştum ki anneannemin tekli koltuğuna kendimi attığımda ayaklarımın altı zonkluyordu. Pamuğum

Bölüm 2 // Yeni Başlangıçlar

Resim
Özlemiştim İzmir'i. Havasını,suyunu.. Ama asıl bana huzur veren o dokusunu özlemiştim. Ama yine de beklediğim gibi olmadı. Buraya bir amaç için gelmek farklıydı. Kendimi amansız bir hastalığa tutulmuş gibi hissediyordum. Bundan bir an önce kurtulmalıydım. Izmir'in bu sıcak havasında dahi ürpertiyordu korkularım. Napacağımı bilemez bir haldeyim. Bir işim yoktu. Pek fazla param da yoktu. Düşünceler kafamda kavga ederken kendimi yalnız yaşayan anneanneciğimin sabun kokan kollarına attım. "Geleceğini neden haber vermedin?" diye epey bir söyledi Pamuğum. Ama benim de haberim yoktu geleceğimden diyemedim. Ona bir şey söyleyip üzmek istemezdim.  Kaldı ki bu büyük bir sorunda değildi. Düzelecekti her şey. Güzel bir kahvaltı hazırladı anneannem. Allahım, haber versem neler yapacaktı acaba? Börekler, yumurtalar, çeşit çeşit peynirler, reçeller. Nasıl da özlemiştim Pamuğum'un çilek reçelini. Dünya da en güzel çilek reçelini anneannem yapardı ne de olsa.  Şimdi iş arama zaman

Bölüm 1

Ilık,hafif rüzgârlı bir yaz akşamındayım. Son birkaç yılda başıma gelen şeyleri anlatmak için güzel bir başlangıç günü ya da böyle olmasını diliyorum. Ben Aydan.28 yaşında bir yazarım. Öyle zamane yazarları gibi yuvarlak gözlüklü, kahve fotoğraflı, şallı falan değilim. Sıradan biriyim. Siyah küt saçlı, beyaz tenli, açık mavi gözlü,hafif toplu biriyim. Güzel falan da değilim ama nedenini benim bile çözemediğim garip bir çekiciliğim var. Kendim gibiyim neysem oyum. Ailemin bana bahşettiği en güzel özellik ise yazma gücüm. Kendimi övecek değilim ama en iyi yapabildiğim şey bu. En azından ben öyle sanıyordum. Kendimi buna öylesine şartlamıştım ki başka hiçbir işi yapamayacağıma inanıyordum. Sanki geriye kalan her şeyi eksik veya kötü yapıyorum gibi gelirdi. Annemin daha 6 yaşımdayken öğrettiği çikolatalı kurabiyeler hariç pek güzel yemek de yapamazdım. Zaten yalnız yaşıyordum. İstanbulda bir artı bir sadecik minik tatlı evimde yaşayıp gidiyordum. Her yerini kendim dizayn etmiştim. Beya

AYDAN

Resim